

2.4. Uhud Savaşı
Bedir yenilgisi Mekkeli müşrikleri derinden etkilemiş, Müslümanlara
karşı öfkelerini artırmıştı. Müşrikler Bedir yenilgisinin intikamını almak
ve Araplar arasında kaybolan itibarlarını yeniden kazanmak için büyük
bir ordu hazırlığına giriştiler. Babası, amcası ve oğlu öldürülen Ebu Süfyan’ın
karısı Hind, bu yeni savaş hazırlığında başrolü oynuyordu.
Medine’deki Yahudiler de Benî Kaynuka kabilesinin Medine’den çıkarılmasına
kızmışlar, Hz. Peygamberden intikam almak istiyorlardı. Bu amaçla Yahudiler müşrikleri
Müslümanlara karşı kışkırttılar. Yahudiler,eğer Müşrikler Medineli Müslümanlara
saldırırlarsa onlara yardımcıolacaklarını bildirdiler. Yahudilerin de desteğini alan
Mekkeli Müşrikler,Mekke dışındaki Arap kabilelerinin de katılımıyla 3000 kişilik bir
askerî kuvvet hazırladılar. Bu kuvvette 700 zırhlı, 200 atlı süvari, 3000 deve
vardı.
Sevgili Peygamberimizin Mekke’deki amcası Abbas, bir mektupla Kureyş’in
savaş hazırlıklarını Peygamberimize bildirdi. Düşman büyük bir
ordu hazırlamıştı ve Medine’ye doğru ilerliyordu. Bunun üzerine Allahın
Son Elçisi Hz Muhammed (s.a.v) ashabıyla durum değerlendirmesi yaptı.
Resulullah düşmanı şehrin dışında karşılamayıp şehri içerden savunmak
görüşündeydi. Fakat özellikle Bedir Savaşı’na katılamayan ve
savaşmak isteyen gençler, düşmanın dışarıda karşılanmasından yana
idiler.
Sevgili Peygamberimiz ashabı ile istişare ettikten sonra düşmanla
şehrin dışında savaşmak üzere yola çıktı. Medine münafıklarının lideri
Abdullah b. Übeyb b. Selül, şehrin içinde kalınarak savunma savaşının
yapılması fikrinin kabul edilmediğini bahane ederek 300 kişilik kuvvetini
geri çekti. Gayesi savaşmak değil Müslümanları düşman karşısında
güçsüz bırakmaktı. Böylece Müslüman ordusunun mevcudu 1000’den
700’e düşmüş oldu.
İslam ordusunun, düşman kuvvetine karşı koyabilmesi için Uhut Dağı
ile Ayneyn Tepesi arasındaki geçidi iyi tutması gerekiyordu. Bu yüzden
Peygamberimiz düşmanın dağın etrafını dolaşarak saldırıda bulunmasını
önlemek için Abdullah b. Cübeyr komutasındaki elli okçuyu bu geçide
yerleştirdi. Onlardan ikinci bir emre kadar buradaki yerlerini kesinlikle
terk etmemelerini istedi.
İstişare
Danışma, görüş alış
verişinde bulunma,
danışan kimseye fikrini
söyleyip onu yönlendirme
anlamına gelen
iştişare kelimesi, İslami
literatürde yöneticiler
ve özellikle devlet başkanının
görev alanlarına
giren işler hakkında
ilgililere danışıp onların
eğilimlerini göz önünde
bulundurması anlamına
gelmektedir.
Gününmüzde uhud savaşının yapıldığı yerden kareler


YORUMLAYALIM
“Kuşların cesetlerimizi didikleyip parçalamaya başladığını görseniz
bile görev yerlerinizi terk etmeyin.” (İbn Hişam, Siret-i Nebi, C 2, s. 65.)
Peygamberimizin bu uyarısını Uhud Savaşı’nın akışını etkilemesi ve savaşın
sonuçları açısından ve günümüzde sözünde durma erdeminin insanın
hayatına kattığı değer açısından yorumlayınız.
Müşrikler karargâhlarını Uhud Dağı’nın Medine’ye bakan eteklerinde
kurmuştu. Düşmanın düşüncesi savaşı kazandıktan sonra şehri yağmalamaktı.
Bunun için Medine’nin yakınında Uhud Dağı civarı savaş
sahası olarak seçilmişti. Resulullah da Uhud Dağı’na ulaştı. Müslüman
ordusu arkasını dağa vererek düşmana karşı saf tuttu.
3 Şevval 625 yılında savaş teke tek vuruşmalarla başladı. Sonra iki ordunun
karşılaşmasıyla savaş bütün hızıyla devam etti. Resulullah’ın
almış olduğu askerî tedbirler ve uygulamış olduğu planlar sayesinde
Müslümanlar savaşı üstün bir şekilde götürüyorlardı.
Rahmet Peygamberi Efendimizin amcası Hz. Hamza olmak üzere bütün
Müslümanlar kahramanca çarpışıyorlardı. Müşrikler bir müddet sonra
bozguna uğradı. Bununla beraber henüz kesin netice alınmış değildi.
Savaşta Müslümanların galip olduğunu gören geçitteki Müslüman okçular,
Resulullah’ın kesin emrini unutarak yerlerini terk ettiler. Gaflete
düşen Müslümanlar ganimet toplamaya koyulmuşlardı. Böyle bir ânı
gözetlemekte olan 200 kişilik düşman süvari birliğinin komutanı Halid
b. Velid az sayıdaki Müslüman okçunun kaldığı geçidi rahatça ele geçirerek
İslam ordusunu arkadan kuşattı.
Bunu gören müşrikler geri döndüler ve yeniden hızlı bir saldırıya giriştiler.
Böylece iki ateş arasında kalan Müslümanlar, üstünlüğü sağlamışken
dünyalık telaşıyla savaş ganimeti almaya kapılmaları ve Hz. Peygamber’in
emrini unutmaları yüzünden zor duruma düştüler.
Savaşın bu safhasında Peygamberimizin amcası Hz. Hamza; Mekke
lideri Ebu Süfyan’ın karısı Hind’in kölesi Vahşi tarafından mızrakla vurularak
şehit edildi. Resulullah’ın I. Akabe biatından sonra Medine’ye
İslam’ı öğretmek için gönderdiği Mus’ab b. Umeyr de bu esnada şehit
düşenler arasındaydı.
Mus’ab b. Umeyr, Peygamberimize benzediği için onu şehit eden müşrik
Resulullah’ı öldürdüm diye bağırıyordu. Bu durum Müslümanların daha
da dağılmasına sebep oldu. Ancak kısa bir zaman sonra Müslümanlar
Resulullah’ın sağ olduğunu öğrendiler. Uhud Dağı’nın eteklerinde bulunan
Resulullah’ın çevresi büyük çarpışmaya sahne oldu. Müşrikler Resulullah’ı
öldürmek için hücum ettikçe Müslümanlar onun çevresinde
giderek çoğalmışlar ve çetin bir savunma hattı kurmuşlardı. Müşrikler
bu hattı aşamayacaklarını anlayınca geriye çekilmek durumunda kaldılar
ve böylece savaş üçüncü safhada denk bir duruma geldi. Bu savaşta
Resulullah ‘ın dişi kırıldı, yanağı yaralandı.
Peygamberimiz ordusunu Uhut Dağı’nın yamacında güvenli bir yere
çekti. Mekkeli müşrikler tekrar Müslümanlara saldırmaya cesaret edemediler
ve Mekke’ye dönmek için yola çıktılar. Müslümanlar bu savaşta
70 şehit verdiler. Peygamberimiz şehitleri defnettikten sonra Medine’ye
döndü ve ertesi gün sabahleyin Mekkeli müşrikleri takip için 70
kişilik süvari birliği ile Müşriklerin ardından yola çıktı. Hamraül Eset
denilen yere kadar müşriklerin ordusunu takip ettiler ve burada birkaç
gün kaldılar. Huzaa kabilesinden Mabed el-Huzâî, Resulullah’ı gördükten
sonra Ebu Süfyan’a giderek Hz. Muhammed’in (s.a.v) arkadaşlarıyla
birlikte savaş için geldiklerini söyledi. Ebu Süfyan yeni bir vuruşmayı
göze alamadı ve Mekke’ye döndü. Bu safhada Resulullah’ın cesaretle
takibi neticesinde düşman korkutulmuş ve üstünlük tekrar Müslümanlara
geçmişti.
Uhud Savaşı ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
وَلَ تَهِنُوا وَلَ تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الَْعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿ ١٣9
“Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüzdür.
Eğer siz (Uhut’ta) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da
(müşrikler de Bedir’de) benzer bir yara almıştı. İşte günleri insanlar
arasında böyle döndürür dururuz. Allah, sizden iman edenleri ayırt
etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri
sevmez.”
Müslümanların Uhud Savaşı’nda zor durumda kalması Yahudilerde sevinç
uyandırırken, bazı Arap kabileleri de başkaldırdılar. Başkaldıran
Arap kabileleri üzerine Peygamberimiz seriyye birlikleri gönderdi.

Uhud Savaşı’nın
yapıldığı bölgenin
panoramik krokisi.
