top of page
5. İslam’a Davet Mektupları

   Peygamberimiz Hudeybiye Antlaşması’nı imzalayarak hedeflediği barış
ortamını elde etti. Bundan sonra Hz. Peygamber (s.a.v) İslam’ın başka
kabilelere ulaştırılması hatta ilahî davetin Arap Yarımadası dışında da
duyurulması amacıyla hazırlıklara başladı. Peygamberimiz davet mektubu
göndereceği hükümdarların İslam’ı kabul etmesi durumunda onlara
tabi olan halkın bir kısmının da Müslüman olacağını ümit ediyordu.
Davet mektuplarıyla ilgili planını ashabıyla istişare etti.
   Hz. Muhammed (s.a.v), sahabeler arasından hangi devlete kiminle mektup
göndereceğini tespit etti. Elçileri Kral saraylarının usul ve âdetlerini
bilenlerden seçti. Seçilenlerden bazıları, mühürsüz mektupları
kralların kabul etmeyeceğini Peygamberimize söylediler.
Bunun üzerine, Peygamberimiz “Muhammed Resul Allah”
kelimelerinin kazılı olduğu bir mühür yaptırdı. Sonra Peygamberimiz
İslam’a davet mektuplarını hazırlattı. Sevgili Peygamberimiz bu mektuplarda
kendisinin Allah’ın bir elçisi olduğunu ve mektubu alanların Allah’a şirk koşmayı
bırakarak İslam dinine girmesini istiyordu.
   628 yılında elçiler, davet mektuplarını alarak farklı ülkelere
ve topluluklara doğru yola çıktılar. Zamanın iki süper gücünden
biri olan Bizans imparatoruna Dıhyet’ül-Kelbi, ikinci büyük devlet olan
Sasaniler’in kisrasına Abdullah b. Huzafe, Habeşistan Necaşisi’ne Amr b. Ümeyye,
Mısır mukavkısına Hatip b. Ebi Belta, Gassani melikine Haris b. Ümeyye gönderildi.
    Hz. Peygamberin gönderdiği mektuplar İslam’ın o zamanki dünyanın
hâkim güçlerine tanıtılması ve Peygamberimizin bir lider, bir peygamber
olarak muhatap kabul edilmesi bakımından son derece önemliydi.
Elçiler, Peygamberimizin davet mektubunu hükümdarlara ileterek onları
İslamiyet’e davet ettiler. Eğer Müslüman olurlarsa ve topluluklarına
da bunu ulaştırırlarsa Allah katında sevaplarının çok büyük olacağını
müjdelediler. Ayrıca hükümdarlara Müslüman olurlarsa, iktidarlarını
koruyacaklarını, kabul etmezlerse de lideri oldukları topluluğun sorumluluğunu
üstleneceklerini söylediler.
   Peygamberimizin davet mektubunu alan devlet başkanları ve liderler
farklı tepkiler gösterdiler. Habeşistan Necaşisi, Hz. Peygamberin elçisini
çok iyi karşılamıştır. Bazı kaynaklarda İslam’ı kabul ettiği, Peygamberimizin
de Necaşi öldüğünde gıyabi cenaze namazı kıldırdığı rivayet edilir.

 

Hz. Peygamberin mührü

  Mısır Mukavkısı da Hz. Peygamberin elçisini iyi karşıladı. Çeşitli mazeretler öne sürerek
İslam’ı kabul etmese de Mariye isimli bir cariye ve bazı hediyeler vererek elçiyi
uğurladı.
  Sasani Kisrası Hüsrev Pervize, mektubu Abdullah b. Huzafe götürmüştü. Mektupta:
”Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Bu mektup Allah’ın Resulü Muhammed’den
İran’ın başı Kisrayadır. Gerçek, ikaz ve irşada boyun eğenlere ve Allah’a inananlara ve
Allah’ın birliğine, şeriki bulunmadığına ve Muhammed’in Onun kulu ve elçisi olduğuna
şahadet edenlere selam. Ey Kral! Allah’ın emri ile seni İslamiyete davet ediyorum. Çünkü
bütün insanları ikaz etmek ve tebliğimi iletmek üzere, Allah tarafından bütün insanlığa
elçi olarak gönderildim. İslamiyeti kabul et ve bütün belalardan korunmuş ol. Bu daveti
reddedersen, bütün kavminin inkârının günahı da boynunadır.” diye yazıyordu.
   Abdullah b. Huzafe’nin anlattığına göre kendisi Kisranın sarayına vardığında, huzura
kabul edilmek için müracaatta bulunmuş,Mektubu Sasani İmparatoruna sunmuş, İmparator,
mektubu bir tercümana okutup açıklatmıştı. Kisra mektubun içeriğine sinirlenmiş, mektubu
geri almış ve yırtmıştı. Daha da ileri giderek Sasanilere bağlı Yemen valisi Bazan’a mektup yazarak Hz. Muhammed’in (s.a.v) yakalanıp kendisine teslim edilmesini emretmişti.
Sasani Kisrası Müslüman olmadı ama Arap Yarımadası’ndaki Sasani sömürgeleri
olan Bahreyn, Umman ve Yemen gibi yerlere gönderilen davet mektupları sonucu bu bölge yöneticileri Müslüman oldular.
   Peygamberimiz Gassanilerin melikine elçi olarak Hâris b. Ümeyye’yi gönderdi. Gassaniler Bizans imparatorluğuna bağlı idiler. Bu nedenle
kendileri çok güçlü görüyorlardı. Gassanilerin meliki gururlanarak Hz.Peygamberin
gönderdiği elçiyi öldürdü. Hz. Peygamber bunu duyunca çok üzüldü.
   Davet mektubu kendisine ulaştığı sırada Kudüs’te bulunan Bizans
İmparatoru Herakliyus da Hz. Peygamberin elçisine iyi davrandı. Herakliyus,
ülkesinde o sırada ticaret sebebiyle bulunan Mekke Lideri Ebu
Süfyan’dan Peygamberimiz hakkında bilgi aldı. Onun verdiği bilgilerle
Bizans İmparatoru Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamber olduğuna kanaat
getirmiş ancak halkının Hristiyanlığı terk etmeye karşı olduğunu
belirterek İslam’ı kabule yanaşmamıştır.
 Heyetlerle Görüşmeler

   Mekke’nin fethinden sonra Kureyş’in ve ondan sonra en büyük kabilelerden
biri olan Havazinlilerin Müslüman olmasıyla civar kabileler
heyetler hâlinde Medine’ye gelmeye başladılar. Peygamber Efendimiz
Medine’ye gelen bu elçileri iyi karşılıyordu.
   Gelen bu kabilelerin elçileri genel olarak mensubu oldukları kabilenin
Müslüman olduğunu bildirmek üzere geliyor ve kabilelerine İslam’ı anlatacak
kişiler talep ediyorlardı. Hicretin dokuzuncu yılında heyetler
Medine’ye yoğun şekilde geldiği için bu yıla “Elçiler Yılı” (Senet’ül-Vüfûd)
adı verildi. Hz. Muhammed’e (s.a.v) elçi gönderen kabilelerden bazıları
şunlardır: Benî Temim, Benî Zeyde, Benî Amir, Benî Sa’d b. Bekir, Abdulkays,
Benî Hanife, Benî Tay, Kinde, Hemdan.
   Peygamberimiz ve Müslümanlar İslam’a girmek için gelen elçilere oldukça
misafirperver davranıyordu. İlk zamanlarda ashaptan bazılarının
evleri elçilerin ağırlanmasına tahsis edilmişti. Daha sonra Medine’ye
gelen elçiler kendilerine yapılan misafirhanelerde ağırlanmıştır. Ayrıca
Mescid-i Nebi’nin yanındaki Suffe bu amaçla da kullanılmıştır.
   Mekke’nin fethinden iki ay sonra Peygamberimize Tâif’te zor anlar yaşatan
Sakifliler Medine’ye gelip İslam’a girdiklerini belirttiler. Resulullah,
Sakiflilerin Müslüman olmasına çok sevindi. Onlara İslam’ı anlatarak
çeşitli ikramlarda bulundu.
   Elçiler yılında tüm Arabistan Yarımadası’ndan insanlar büyük kitleler
hâlinde İslam’a girmiştir. Her gelen heyet bir kez daha Hz. Peygamberin
peygamberliğini ve yarımadadaki hâkimiyetini kabul etmiş oluyordu.
 
 
 
 
http://img.eba.gov.tr/503/86e/d1c/1e6/f75/c04/cda/87c/a23/28f/dc3/ba7/3c7/9a0/009/50386ed1c1e6f75c04cda87ca2328fdc3ba73c79a0009.pdf
                                                YORUMLAYALIM
    Senet’ül-Vüfûd (Heyetler/Elçiler Yılı) olarak tarihe geçen hicretin 9. yılı, Medine’ye gelen heyetlerin müslüman olmasında Peygamberimizin ve sahabenin onlara karşı tavrı önemli ölçüde etkili olmuştur. Bu durumu “İslam davetinde temsil olayının önemi” açısından yorumlayınız.

© 2023 by NOMAD ON THE ROAD. Proudly created with Wix.com

  • b-facebook
  • Twitter Round
  • Instagram Black Round
bottom of page