top of page
4. Diğer Din Mensuplarıyla İlişkiler
4.1 Yahudiler

    Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde Medine’deki topluluklardan biri
de Yahudilerdi. Medine’deki Yahudi kabileleri olan Benî Kaynuka, Benî
Nadîr ve Benî Kureyza çok zengindiler. Hurma bahçelikleri ve çok geniş
arazileri vardı. Medine’nin ticari hayatında onlar söz sahibiydiler. Benî
Kaynuka, kuyumculuk ve ticaretle; Benî Nadîr, büyük hurma bahçeleriyle;
Benî Kureyza ise deri ticaretiyle tanınmaktaydı.48 Hz. Peygamber
(s.a.v) Yahudilerin ticaret yaptığı pazarlara uğrayarak onları İslam’a
davet etmiş, ama her defasında ret cevabı almış, bazen de düşmanca
tutumlarla karşılaşmıştı.
   Komşuları müşrik Araplar gibi Yahudiler de Medine’de kabileler hâlinde
yaşıyordu. Onlar ehl-i kitaptı. Hz. Musa’ya gönderilmiş vahiylerden
oluşan Tevrat isimli mukaddes kitaba göre yaşıyorlardı. Ancak Tevratın
hükümlerini değiştirmişlerdi.
   Yahudi kabileleri, Medine’deki diğer Arap kabileleri olan Evs ve Hazrec’le
bazen işbirliği yapıyor bazen de çeşitli konularda çatışma yaşıyorlardı.
   Peygamberimiz içteki ve dıştaki İslam düşmanlığına karşı Medine’nin
savunması ve güvenliği için acil tedbirler almak gerektiğine inanıyordu.
Bu nedenle Medine’nin saldırı durumunda savunması için bir plan hazırladı.
   Medine’de kalabalık bir Yahudi nüfusu vardı ve bunlar şehirde yüksek
duvarlarla çevrili kalelerde yaşıyorlardı. Askerî açıdan şehrin müdafaası
için onlarla bir antlaşma yapılması çok önemliydi. Bu sebeple Resulullah
Yahudilerle Medine Sözleşmesi imzalayarak Yahudiler ve Müslümanların
birbirine zarar vermeden barış içinde yaşamaları için bir
zemin oluşturdu.
İslam’a giren insanların sayılarının artması ve İnsanlığa müjdeci olarak
gönderilen Peygamberimizin bir lider olarak gittikçe kuvvetlenmesi nedeniyle
Yahudiler, Peygamberimizin artan gücünden korkmaya başladılar.
İslam’ı, kendilerinin bölgedeki üstünlüklerine karşı bir tehlike olarak
gördüler.
Yahudiler, Müslümanların kıblesinin Kudüs’ten Mekke’ye çevrilince Resulullah’a
ve İslam dinine açıkça saldırmaya başladılar. Bundan sonra
artık düşmanca faaliyetleri arttı ve Müslümanların düşmanlarıyla iş
birliği yapmaya başladılar. Arap kabilelerini Medine’ye saldırıp Müslümanları
yok etmeleri için kışkırttılar.Birçok kere Medine Sözleşmesine
aykırı hareket ettiler.

                                       YORUMLAYALIM
     Sevgili Peygamberimiz Yahudilerle sürekli dostane ve iyi niyete
dayalı bir ilişki kurmak istemesine rağmen, onlar münafıklarla
birlikte Peygamberimizin bu girişimine hep olumsuz karşılık verdiler.
Bu durumu Yahudilerin kendilerini seçilmiş topluluk olarak
kabul etme inançları açısından tartışınız.

   Benî Kaynuka Yahudileri, Bedir Savaşı’nda Müslümanlara yardım etmek
yerine Medine’deki münafıklarla ve Kureyş’li müşriklerle, Müslümanlara
karşı işbirliği yaptılar. Böylece Medine Sözleşmesi’ne aykırı davrandılar.
Bu nedenle de Bedir Savaşı’ndan sonra Medine’den sürüldüler.

   Benî Nadir Kabilesi de Resulullah’la Medine Sözleşmesini imzalayan
kabilelerden biriydi. Fakat onlar da Müslümanlara karşı düşmanca
faaliyetler başlattılar ve münafıklarla iş birliği yaparak Müslümanları
zor durumda bıraktılar. Hz. Peygamber’i öldürmek için bir suikast girişiminde
bulundular. Müslümanlara karşı düşmanca davranışları Uhud
Savaşı’ndan sonra iyice arttı. Onlar da Medine’den çıkarılarak bir kısmı
Hayber’e bir kısmı da Suriye tarafına sürüldü.

   Hz. Peygamber, Benî Nadîr’e şehri terk etmeleri gerektiğini bildirdiği
zaman, Benî Kureyza Yahudileri, Medine Sözleşmesi’ne sadık kalacaklarına
dair söz vermişlerdi. Ancak Benî Kurayza, Hendek Savaşı’nda
müşriklerle iş birliği yaparak verdikleri söze uymadılar. Hendek Savaşı
esnasında Medine’de içerden Müslümanlara saldırdılar. Müslümanlar
bir yandan hendeği geçmeye çalışan müşriklerle bir yandan da Müslümanlara
içten saldıran Benî Kureyzalılarla çarpışmak zorunda kaldı.
   Hendek Savaşı’ndan sonra Hz Peygamber, Benî Kureyza Yahudilerinin
üzerine yürüyünce onlar, kendi bölgelerindeki kalelere sığınarak direnmeye
çalıştılar. Bir aylık direniş sonunda Peygamberimize haber göndererek
Sa’d b. Muaz’ın yapacağı hakemliği kabul edeceklerini söyleyerek
kuşatmanın kaldırılmasını istediler. Hz. Peygamber, Kureyzaoğulları’nın
teklifini kabul ederek Sa’d b. Muaz’ı hakem olarak tayin etti. Sa’d da Yahudilerin
kendi kutsal kitapları olan Tevrat’a göre hüküm verdi.
Tevrat’ın hükmüne göre vatana ihanetin cezası, eli silah tutan erkekler
idam edilmesi, çocukların ve kadınların esir alınması ve mallarının ganimet
sayılmasıydı.

                                              NOT EDELİM
Ehl-i Kitap; sözlükte ilâhi bir kitaba inananlar anlamına gelir. Terim
olarak ise Müslümanlar dışındaki kutsal kitap sahibi din mensupları
(Yahudiler ve Hrıstiyanlar) için kullanılan bir tamlamadır.

   Peygamberimizle yaptıkları Medine Sözleşmesine uymamaları sebebiyle
Medine’den sürgün edilen Yahudilerin çoğu, Şam ticaret yolu üzerinde
bulunan Hayber’e yerleşmişlerdi. Hayber, adeta Yahudiliğin bir merkezi
hâline gelmişti.

   Hayber’de bulunan Yahudiler daha önce Mekke müşriklerini ayaklandırıp
Peygamberimiz ve İslamiyet aleyhine çalışmaya devam etmişlerdi. Bunun
yanında Yahudi kabileleri Mekkeli müşriklerle yeni bir antlaşma da
yapmışlardı. Bu antlaşmaya göre Peygamberimiz şayet Mekke üzerine
yürürse Hayberliler Medine’ye baskın yapacaklar, eğer Hayber üzerine
yürürse Kureyş müşrikleri Medine’ye baskın yapacaklardı.

   Ne var ki, bu plan Hudeybiye Antlaşmasıyla sonuçsuz kalmıştı. Peygamberimiz,
Mekkeli müşriklerle Hudeybiye Antlaşması’nı imzalamak suretiyle
Medine’yi müşriklerden gelebilecek tehlikelere karşı emniyet altına
almıştı. Ancak Medine’nin kuzeyindeki Hayber Yahudileri Müslümanlar
için bir tehdit oluşturmaya devam ediyordu. Bu bölgenin güvenliğinin
sağlanması İslam’ın ilerlemesi bakımından gerekliydi. Ayrıca, en önemli
ticaret yolu üzerinde bulunan Hayber, Müslüman tüccarlar için bir
tehdit oluşturuyordu. İşte bütün bu sebeplerle Peygamberimiz Hayber
meselesini çözmek istiyordu. Bu nedenle önce Abdullah b. Revaha’yı
Hayber’e gönderdi ve Yahudilere barış teklifinde bulundu. Fakat Yahudiler
barış teklifini kabul etmediler. Aksine komşuları Gatafan kabilesiyle
Medine’ye saldırmak üzere hazırlıklar yapıyorlardı. Bunu öğrenen Peygamberimiz
Hayber’i fethetmeye karar verdi.

   Efendimiz, 200’ü atlı olmak üzere 1600 kişiye varan İslam ordusuyla 628
yılı Muharrem ayında Hayber’e doğru yola çıktı.52 İslam ordusuna daha
sonra içlerinde meşhur Ebu Hureyre’nin de bulunduğu Devs Kabilesinden
400 Müslümanla, Habeşistan’dan gelen muhacir Müslümanlar da katıldılar.
   Hz. Peygamber ordusuyla bir gece vakti Hayber önlerine geldi. Hayber’in
kaleleri sağlamdı ve ele geçirilmesi zordu. Sayıca da Yahudiler, Müslümanlardan
üstündüler. Sabah olunca Hayberliler, karşılarında İslam
ordusunu buldular. Birden şaşırıp kaldılar ve “İşte Muhammed ve ordusu!”
diye telaş ve korku içinde kaçıp kalelerine sığındılar ve savunmaya
geçtiler.
  Çarpışma, Yahudilerin Natat kalesinden Müslüman askerlerin üzerine
ok atılmasıyla başladı. Uzun süren kuşatma esnasında civardaki dostlarından
bekledikleri yardımı alamayan Yahudiler, kalelerinin tek tek
düştüğünü görünce çaresiz kalıp antlaşma talep etiller. Peygamber
Efendimiz onların bu isteklerini kabul etti. Hz. Peygamber Yahudilerin,
arazilerin yıllık üretimlerinin yarısını Medine İslam Devletine vermek
kaydıyla Hayberlilerle antlaşma yaptı.
   Bu zafer neticesinde Hayber de İslam sınırları içine alınmış, Medine’ye
kuzeyden gelecek tehdit ortadan kaldırılmış oldu. Hayber’de elde edilen
ganimetler, Hudeybiye Antlaşması esnasında Rıdvan ağacı altında
Peygamber Efendimize biat edenlere bir ödül olarak taksim edildi.

                                              LİSTELEYELİM
1. Peygamberimiz anlaşmalara sonuna kadar sadık kalmıştır.
2. .............................................................................................................................................
3. .............................................................................................................................................
4. .............................................................................................................................................
5. .............................................................................................................................................
Örnekte verildiği gibi Peygamberimizin Yahudilerle ilşkilerinde
dayandığı ilkeleri listeleyin.

4.2. Hristiyanlar
   
    Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde orada bulunan topluluklardan
biri de Hrisityanlardı. Onlar da Yahudiler gibi ehl-i kitaptı. İsa Peygambere
gönderilen incili tahrif etmiş özünü değiştirmişlerdi. Allah’ın Son
Peygamberinin davet mektubu gönderdiği yerlerden biri de, Necrân
Hristiyanlarıydı.
    Mektubun ulaşmasıyla birlikte Necrân Hristiyanlarından bir grup temsilci
Medine’ye ziyarette bulundu.
   Hristiyan Necran heyeti bir ikindi vakti Medine’ye gelerek Mescid-i Nebevî’ye
girmişlerdi. Hz. Peygamber ashabı ile henüz ikindi namazını kıldığı
sırada ibadet vakitleri gelen Hristiyanlar doğuya yönelerek ibadet
etmeye hazırlanmışlardı. Bazı sahabiler onların ibadet etmesini engel
olmak istemişler, fakat Hz. Peygamber onların serbest bırakılmasını ve
ibadetlerini yerine getirmelerine müsaade edilmesini emretmişti.
   Necrânlıların temsilcileri ve onların başpiskoposu Ebu Harise b. Alkame,
Peygamber Efndimize sorular yöneltti. O da bunlara vahiyle cevaplar
verdi. Peygamberimiz Necrânlıları İslam’a davet etti. Ancak Necrânlılar,
bu teklifi kabul etmediler ve onun yerine haraç ödemeyi kabul
ettiler. Karşılığında Hz. Peygamber (s.a.v) ibadet ve inanç hürriyetlerini,
can, mal ve onurlarını yasal güvence altına alan bir mektup verdi.54 Böylece
Necranlılar yeni dinin ne kadar çok inanç hürriyeti vaad ettiğini ve
İslamın gerçekten barış dini olduğunu yakından görmüş oldular.

   Peygamberimizin İslam’a davet mektuplarını gönderdiği yerlerden biri
de Bizans İmparatorluğuna bağlı Hristiyan Gassaanilerin hâkimiyeti altındaki
Busra idi. Buraya giden elçi Haris b. Umeyr el-Ezdi, Busra Valisi
Şurahbil tarafından şehit edildi. Bu sebeple Peygamberimiz 3000 kişilik
bir kuvvet hazırlayıp başına Zeyd b. Harise’yi geçirerek Gassanilere
gönderdi. Bu savaş Peygamberimizin Medine Döneminde Bizanslılarla
(Rumlarla) yaptığı ilk savaş olacaktı. Peygamberimiz Müslüman askerleri
uğurlarken düşmanın önce İslam’a davet edilmesini ve kabul etmedikleri
takdirde savaşılmasını istedi. Dualarla onları uğurladı.

   629 yılında İslam ordusu Medine’den çıkıp Mute’ye ulaştığında karşılarında
Bizans’ın desteğinde Hristiyan Araplardan oluşan 100.000 kişilik
bir ordu bulmuşdu. İslam ordu komutanı Zeyd b. Harise, savaşıp savaşmama
konusunda bir durum değerlendirmesi yaptı. Müslümanların
sayısı oldukça az olmasına rağmen İslam ordusu düşmanla savaşma
kararı aldı.
   İki ordu Mute’de karşı karşıya geldi. Şiddetli çatışmalar oldu. Önce Zeyd
b. Harise şehit oldu. Sonra İslam sancağını Cafer b. Ebu Talib aldı. O da
şehit olunca sancağı, Abdullah b. Revaha aldı. O da şehit düştü. Ashabın
önde gelenleri şehit olunca Müslüman askerler dağılmak üzereydi
ki ordunun hemen hepsinin isteği üzerine Halid b. Velid komutayı
ve sancağı eline aldı. Halid b. Velid o gün akşama kadar savaşa devam
etti. Gece olduğunda savaşa ara verildi. Halid b. Velid değişik bir taktik
uygulamaya karar verdi. On bin ateş yaktırdı ve İslam ordusunu; sağda
olanlarını sola, önde olanlarını arkaya alarak yeniden düzenledi. Bizans
ordusu gece yanan çok sayıda ateşi görünce takviye kuvvet geldiğini
sandı ve büyük bir korkuya kapıldı. Bizans askerleri ertesi sabah yer değiştirmeden
dolayı karşılarında farklı yüzler görünce iyice endişelendi
ve paniğe kapıldı.
   İslam ordusunun ilk hücumundan sonra düşman ordusu kaçmak zorunda
kaldı. Halid b. Velid komutasındaki askerler düşmanı bir müddet
takip ettikten sonra topluca geri çekildi. Halid b. Velid daha fazla şehit
vermeden Bizansa kayıplar verdirmiş ve İslam ordusunu geri çekmeyi
başarmıştı. Mute Savaşı sonunda Bizans ordusu çok az sayıdaki Müslüman
kuvvetlerine karşı bir başarı elde edemedi. İslam Ordusu Medine’ye
döndü. Hz. Peygamber üç şehit kumandanın ve amcasının oğlu
Cafer’in şehit olduğunu öğrenince çok üzüldü. Amcasının oğlu Cafer’in
ailesine taziye ziyaretinde bulunarak onları teselli etti.
   Mute Savaşı’ndan sonra İslam ordusu Mekke’nin Fethi, Huneyn savaşı,
Tâif Seferi gibi birçok savaş yapıp başarılar elde etti. Bu durum Bizansı
telaşlandırdı. Şam eyaletinin güney sınırında genç ve dinamik bir gücün
kendisini sürekli tehdit edeceğini biliyordu. İranla yapılan savaşı kazanan
ve Hristiyanların koruyuculuğunu üstlenen Bizans ordusu, sıranın
İslam ordusunu yenmeye geldiğine inanıyordu.
   Mute Savaşı’ndan birkaç ay sonra Peygamberimiz Gassanilerin, diğer
Müslüman olmayan Arap kabileleriyle birlikte Müslümanlara karşı savaş
hazırlıkları içerisinde olduklarını haber aldı. Peygamberimiz hızlıca
hazırlıklara başladı. Çevredeki kabilelere savaş hazırlıkları yapmalarını
bildirdi. Savaşa katılmak için gönüllüler Medine’de toplanmaya başladı.
Ancak Peygamberimiz çok zor bir savaş olacağını hissediyordu. Çünkü
Hicaz bölgesinde şiddetli bir kuraklık vardı. Yaz ayı olması dolayısıyla
aşırı sıcaklar vardı. Hazırlanacak ordu bu şartlarda yaklaşık 700 km’lik
bir yol kat edecekti. Bu şartlarda bölgenin en güçlü ordularından biri
olan Bizansla karşılaşmak Peygamberimizi düşündürüyordu. Ashabin
ileri gelen zenginleri neyi var neyi yoksa bu ordunun hazırlanmasına
harcadı. Hz.Ebu Bekir tüm mal varlığını ordu hazırlıkları için feda etti.
Kadınlar tüm değerli takı ve mücevheratlarını İslam ordusunun hazırlanmasına
harcadılar.
   Peygamberimiz çok zor şartlarda hazırlanan yaklaşık otuz bin kişilik bir
orduyla Tebük’e doğru hareket etti. Müslümanlar uzun ve meşakkatli
bir yolculuktan sonra Tebük’e ulaştılar. Fakat ortada düşman askeri
yoktu. Peygamberimiz Tebük’te birkaç hafta kaldı. O bölgede bulunan
bazı kabilelerle antlaşmalar yaptı. Civardaki bazı Hristiyan ve Yahudi
Arap kabilelerine elçiler gönderdi. Onlardan bir kısmı İslam’ın hâkimiyeti
altına girdiler. Daha sonra savaş yapılmadan Medine’ye dönüldü.
Tebük Seferi’yle Bizans’a gözdağı verilmiş ve Müslümanların ne kadar
güçlü olduğu çevre kabilelere hissettirilmiştir.
http://img.eba.gov.tr/503/86e/d1c/1e6/f75/c04/cda/87c/a23/28f/dc3/ba7/3c7/9a0/009/50386ed1c1e6f75c0
4cda87ca2328fdc3ba73c79a0009.pdf

                                            YORUMLAYALIM
  Tebuk Seferi sırasında bağlı bulundukları Bizansa rağmen bazı Hristiyan Arap kabilelerin İslam’ı seçmelerini, Arap Yarımadasında İslam’ın etkisi açısından yorumlayınız.

© 2023 by NOMAD ON THE ROAD. Proudly created with Wix.com

  • b-facebook
  • Twitter Round
  • Instagram Black Round
bottom of page